06 Temmuz 2024

Xanəmiri Telmanoğlunun təqdimatında

TÜRKİYƏDƏ ÇIXAN KURŞUN KALEM DƏRGİSİNDƏ AZƏRBAYCAN ƏDƏBİYYATI NECƏ TƏQDİM EDİLDİ


ÇAĞDAŞ AZERBAYCAN ŞİİRİ


HANEMİR
Çağdaş Azerbaycan edebiyatı dediğimiz zaman 20.
yüzyıl edebiyatından söz etmemiz gerekir.

  1. yüzyılın başlarında Azerbaycan düşünce
    mekânında iki fikir akımı gündeme gelir. Bir yanda
    füyuzatcılar, diğer tarafta Molla Nasreddinciler.
    Bunlar kimlerdi? Bu günden bakarsak, her iki cephede
    savaş veren yazar ordusu Azerbaycan kültürünün
    tümüyle merkezleşmesi, şekillenmesi, tamlanması
    yolunda mücadileci kişilerdir. Füyuzatcılar Ali Bey
    Hüseyinzade, Ahmet Bey Ağaoğlu, Mehemmed Hadi,
    H. Cavid. Molla Nasreddin cephesindekiler Mirze
    Celil, Sabir, Gemsükar ve başkaları. Füyuzatcıların
    çoğu o zaman Türkiye’de eğitim görmüş, Türk ve İslam
    dünyasının geleceği için, onların ideolojik alanda
    birliği için kalemlerini yorulmadan sınayanlardı. Hatta
    her türlü korkuyu, tehlikeyi göze alan, Turancılık
    ideoljisini savunan, birkaç dil bilen, günlük yazılar
    yazan, ders veren öğretmen kişiliğe sahiptiler. Molla
    Nasreddinciler ise Turancılığı dışlayıp ortaya
    Azerbaycancılık anlayışını israrla getiren yazar
    ordusuydu. Bunlar satirik tavra daha çok eğilerek,
    ülkedeki dini fanatizme, cahilliğe, gericiliğe, milletin
    değerlerini aşağılayan ne varsa, ona karşı gelerek,
    öldürücü-güldürücü yazılar yazıyorlardu. En önemlisi
    ise tavır gereği, satirik-mizah şiirleri, felyeton
    (felyeton –mizah türü), makaleler, bir de karikatürleri
    dergilerinde kullanıyorlardı. Sözsüz ki, bu tür yazılara
    çevre tepkisiz kalmıyor, o dönemin varlıklı adamları
    ve başka kişiler tarafından zorluklar çıkartılıyordu.
    Rus emperyalizminin yerli işbirlikcileri tarafından
    takiplere maruz kalıyorlardı.
    Azerbaycan’da Sovyetler kurulduktan sonra,
    Azerbaycan edebiyatında iki edebi akım realist ve
    romantik akımlar ortaya çıkar. Bu dönemde Cefer
    Cabbarlı, Mikayıl Müşfik, Mirze Celil, Samed Vurgun,
    Süleyman Rüstem, Süleyman Rehimov, Ali Veliyev,
    Mirze İbrahimov, Y.V.Çeminzeminli, M.S.Ordubadi,
    Memmed Rahim gibi yazarlar daha da parlamaya
    başlar.
    Ama Füyuzat dergisi adı altında birleşmiş
    Turancı yazarlardan bazıları yurt dışına kaçar (Ali Bey
    Hüseyinzade, Ahmet Ağaoğlu, Ahmet Cevat, Ümmü-l
    Banu), bazıları öldürülür (Almas Yıldırım,
    Mehemmed Hadi), bazıları da hiçbir yere gitmeden
    (Hüseyn Cavid, Mikayıl Müşfik, Bekir Çobanzade)
    yazmayı sürdürdürler.
    Bunlardan Sovyet döneminde yaşamasına karşın,
    kişilere çatmadan, döneme tepkisini ortaya koyan
    yazılar yazan Cavid Efendi farklı bir yere sahiptir.
    Istanbul’da eğitim görüp vatana dönen bu büyük şair,
    Türkiye’de Rıza Tevfik’le, Namık Kemal’le, Mehmed
    Akif’le, Ahmet Haşim’le tanışmış, kaynaşmış biriydi.
    Azerbaycan aydınlarına, yazarlarına, düşünen
    kafalarına karşı Sovyetlerin başlattığı sürgün ve
    katliam kurbanlarına ilk başta Hüseyn Cavid’i örnek
    göstermek gerekir. Korkmadan ve çekinmeden
    istediğini yazan tek ve ender bir kişidir.
    Ikinci Dünya Savaşı sırasında bazı önemli
    yazarları ve onların çocuklarını savaşmaya
    gönderirler. Meselâ Cavid Efendinin oğlu Ertuğrul
    birkaç dil bilen ressam ve besteciydi. Azerbaycan’ı
    köy-köy dolaşarak halk türküleri derler ve notaya
    geçirirdi. Büyük besteci Üzeyir Bey Hacıbeyli’nin
    yönlendirmesiyle işe başlar. Bu gencecik aydın babası
    gibi güzel şiirler de yazardı. Ince, estetik, romantik
    duygularını sözcüklere döker, büyük hayellerle
    yaşardı. Bunlar açıkça gösteriyor ki, Sovyet
    emparyalizmi Azerbaycan’ın manevi gen”ini, özünü
    yok etmek için her adımını düşünerek atmışdır. 1937-
    39 yıllarında milyonlarca düşünce insanı yok
    edilmiştir. Savaşda ön sıralarda yer alan bu gençlerin
    geriye dönme şansı hiç yoktu. Ikinci Dünya
    Savaşı’ndan sonra geride 3-5 sağlam kişi kaldıysa,
    onlar da Almanlara satılmış adı ile hapislere
    atılıyorlardı. Bu durum Kruşçev dönemine kadar
    devam etti. İşte bu vahşet Azerbaycan’ın kültürünü,
    edebiyatını, fikir, düşünce atmosferini olumsuz
    etkiledi.
    1960’tan 1980’li yıllara kadar devam eden bu
    süreç Sovyetlerin dağılmasına, sosyalizmin belli bir
    mekânda hem de Azerbaycan’da yadsınmasını
    gündeme getirdi. Azerbaycan özgürlüğüne
    kavuştuktan sonra edebiyatta durgunluk başladı. 70 yıl
    aynı ritmde düşünen kafalar birden şaşırıp kaldılar.
    Edebiyat, enkaz yığınına dönmüş bu sistemden nasıl
    kurtulur diye düşünüldüğünde yeni dönemin yeni
    yazarları ortaya çıkmaya başladı. İkinci Dünya
    Savaşı’ndan sonra 1960’lı yıllarda edebiyatımızda iz
    bırakan, kendine özgü çizgilerle edebiyat tarihimize
    yön veren yazarlar çıktı. Bunlar kimlerdir? İlk başta İsa
    Hüseyinov, Bahtiyar Vahavzade, Halil Rıza Ulutürk,
    Neriman Hasanzade, Anar, Elçin, Mövlud Süleymanlı,
    8
    Sabir Ahmedov, İsi Melikzade, Ekrem Eylisli,
    Memmed İsmayıl, Memmed Aslan, Memmed Araz,
    Musa Yakub, Elekber Salahzade, İsa İsmayılzade,
    Tofik Abdin, Azer Abdulla, Fikret Koca, Fikret Sadık.
    1970-80’lerde ise yeni bir dalga geldi. Bu kuşakta ise
    Ramiz Rövşen, Vakif Bayatlı Oder, Dilsuz, Eldar
    Bakış, Afak Mesud, Şahmar, Saday Budaklı, Şaik Veli,
    Murad Köhnekala,, Zahid Sarıtoprak, Tofik Karakaya,
    Alisemid Kür, Akif Ahmedgil, Akif Samed, Orhan
    Fikretoğlu… göze çarpıyor. 1960’lı yılların yazarları
    edebi düşüncede yeni bir form ve uslûp yakalamaya
    çalışıyorlardı. Roman ve şiir ağırlıklı bu dönemin
    eserlerinde toplumda başını alıp giden haksızlıkların
    kökleri gösterilmek isteniliyordu. 1980’li yılların
    yazarlarının şiirlerinde dünya şiir geleneğinin teknik
    ve uslûbundan yararlanma eğilimi iyice göze çarpar.
    Özellikle de Rus ve Türk şiirinin izleri açıkca görülür.
    Nâzım Hikmet’in şiirimizde derin iz bıraktığını
    bilmeyen yok.Azerbaycan özgürlüğünü kazandıktan
    sonra şiir ve romanda farklı yenilikler, değişimler
    gözükmeye başladı, dünya edebiyatındaki edebi
    yenilikler kendini daha ağırlıklı gösterdi. Türk ve Rus
    edebiyatı üzerinden dünya edebiyatındaki yenilikleri
    benimsemiş olan bu dönem kuşağı farklı ekolleri,
    cereyan ve okulları da göz ardı etmediler. Mistik,
    ekzistensialist, sembolist, realist… içerikli şiirler,
    öyküler yazıldı, bugün de yazılıyor. Biz, burada
    çağdaş Azerbaycan edebiyatının bazı genç ve başarılı
    şairlerinin şiirlerini Türk okuruyla buluşturmak
    istiyoruz.
    Biraz da edebiyatımızın gelişmesine
    yardımcı olan dergilerden söz edelim: Sovyetler
    çöktükten sonra çağdaş edebiyatımızın
    gelişmesinde şu dergilerin katkısı çok büyüktür:
    Ulduz, Azerbaycan, Dokuz İklim, Köprü, Dede
    Korkud, Cahan, Hazar, Tenkqid.net… dergileri; Yol,
    Yenisey edebiyat ilavesi, Sahifeler, Senet, Prolog,
    Ruh… edebiyat gazetelerinin ismini unutmamamak
    gerekiyor. Yeni dönemin genç yazarlarının
    eserlerinde tarihe, geçmişe ironiye, yumora,
    nükteye rastlamak olası. Bir yandan da
    gündemdeki sorunlara eleştirel bakış yer almakta.
    Ayrıca toplumculuk, öteki yandan din ağırlıklı
    edebiyatın olması da farklı edebiyat manzarasını
    gözler önüne seriyor.
  2. yüzyılda şiirimize yön veren isimler:
  3. yüzyılda edebiyatımızın unutulmaz
    değerleri olmuş, yön vermiş şairlere ve onların
    yaratıcılığının estetik boyutlarına da kısaca bir göz
    atalım: Mirze Elekber Sabir: (1869-1911).
    Hophopname adlı şiir kitabının yazarıdır Yazdıkları
    sadece yergi ve mizahtır. Milleti aydınlık yarınlara
    götürmek, hakikati göstermek için şiirlerinde
    öldüresiye gülmeceyi hep öne çıkarmıştır. Hem kendi
    döneminde, hem de günümüzde etkisi süren bir
    şairdir.Hüseyin Cavid (1882 -1941) Azerbaycan
    edebiyatının en büyük şairlerinden biridir. Turancıdır.
    Şiirlerinde ortak Türkçeyi başarılı bir şekilde
    kullanmıştır.
    Şiir diliyle şaheser sayılacak dramlar ortaya
    koymuştur. Sovyet rejimine karşı, farklı felsefi
    eserleriyle tarihe imzasını atmıştır. 1938”de
    hapsedilerek Sibirya’ya sürülmüş, orda hayatını
    kaybetmiştir.1984 yılında Haydar Aliyev’in
    girişimiyle mezarı açılıp cesedi doğduğu bölgeyeNahçivan’a getirilmiştir. H.Cavid’in Azerbaycan
    edebiyatının gelişimine çok büyük katkısı olmuştur.
    Mikayıl Müşfik (1908-1939), ince ruhlu şair.
    Akıcı şiirler yazmış, kendi nefesini iyi duyumsatmış
    birisidir. Sovyet döneminde hapsedilerek kurşuna
    dizilmiştir. Çok güzel, duygulu şiirler yazmıştır. İçeriği
    derin, felsefi, düşünce ağırlıklı, dili özgün, yalın, son
    derece insani, ulusal bir şairdir. Samed Vurgun (1906-
    1956). Sovyet döneminde en tanınmış, en çok okunan
    şair. Stalin’i, Lenin’i, partiyi öven şiirler yazmıştır.
    Azerbaycan Türkçesini yerinde kullanan, şiirimizin
    dilini daha da anlamlı, temiz kılan, yalınlaştıran,
    güzelleştiren bir şairdir Samed Vurgun. En önemli
    eseri Vakif’ Dramı, İnsan poemidir.. Kendinden sonra
    ekol yaratmış bir şairdir. Mikail Refili (1900- 195…) .
    Azerbaycan edebiyatında ilk serbest şiirler yazan,
    kitap yayımlatan bir isim. Nazım Hikmet onun
    hakkında yazdığı şiirinde böyle bir mısra kullanmış ”
    şair doğulmuşdu, alim oildu”. Azerbaycan edebiyatı
    üzerine değerli ilmi yazıları var. Resul Rıza (1908-
    1981). Samed Vurğun’dan farklı olarak klasik,
    geleneksel şiirden uzak duran yenilikçi bir şair. Serbest
    vezinde yazan, şiiri daha da yüceltmiş, şekillendirmiş
    birisi. Kendi ekseninde ekol yaratmış bir şair. Bu gün
    de etkilidir. Ali Kerim (1930-1969). Ak şiir (Ak şiir,
    dağınık heceli şiir demektir. Serbest şiir değil. Farkı ise
    heceye has olan bir ritminin olmasıdır.), geleneksel
    şiirin sentezini başarılı bir biçimde uygulayan bir şair.
  4. yüzyılda edebi-poetik bakımdan avangard bir şair.
    Teknik, uslûb, biçim son derece derin ve incelikle
    şiirlerinde kendini göstermiştir. Bu gün de çağdaşlığını
    koruyor ve genç kuşağı etkilemeyi sürdürüyor. Ramiz
    Rövşen (1946), yaşayan büyük şairlerden. Ali Kerim
    ekolünden yetişmiş ama kendi şiirini geleneksel Azeri
    şiiriyle beslemiş ve yenilikler getirmiştir. En çok
    okunan, tartışlan şair, genç kuşakları etkisi altına
    almıştır.
    Vakif Bayatlı Oder (1949 ), Ali Kerim
    ekolünde yetişmiş yaşayan önemli şair. Gençlik
    yıllarından en çok tartışılan, eleştirilen, edebiyat
    araştırmacıları tarafından çok incelenen bir şair.
    Serbest vezni, ak şiiri bu güne taşıdı, beyaz şiire ulusal
    kaynaktan temalar seçse de, biçim ve uslûb açısından
    yepyeni şiirler yazmıştır. Vakif Samedoğlu (1939),
    müzik eğitimi almış, caz bilgini. Serbest şiirle şiir
    dünyasına doğmuş, sonra hece veznine dönüş yapmış,
    orada başarılı olmuş. Şiire kendi çizgisini ve ağırlığını
    koymayı başarmıştır. Eldar Bakış (1947-1996), şiirde
    masal dilini kullanmış. Onun kullandığı akıcı, şirin,
    hoş, masalsı dil yazdığı şiirlerin konularına aykırı
    düşmemiştir. Ölüm sebebi müamma olarak kalıyor. Ak
    şiirde hece veznini kullanmış. Her ikisine çağdaş
    denilebilecek bir hava getirmiştir.
  • Kurşun Kalem Gündemi ÇAĞDAŞ AZERBAYCAN ŞİİRİ HANEMİR Çağdaş Azerbaycan edebiyatı dediğimiz zaman 20. yüzyıl edebiyatından söz etmemiz gerekir. 20. yüzyılın başlarında Azerbaycan düşünce mekânında iki fikir akımı gündeme gelir. Bir yanda füyuzatcılar, diğer tarafta Molla Nasreddinciler. Bunlar kimlerdi? Bu günden bakarsak, her iki cephede savaş veren yazar ordusu Azerbaycan kültürünün tümüyle merkezleşmesi, şekillenmesi, tamlanması yolunda mücadileci kişilerdir. Füyuzatcılar Ali Bey Hüseyinzade, Ahmet Bey Ağaoğlu, Mehemmed Hadi, H. Cavid. Molla Nasreddin cephesindekiler Mirze Celil, Sabir, Gemsükar ve başkaları. Füyuzatcıların çoğu o zaman Türkiye’de eğitim görmüş, Türk ve İslam dünyasının geleceği için, onların ideolojik alanda birliği için kalemlerini yorulmadan sınayanlardı. Hatta her türlü korkuyu, tehlikeyi göze alan, Turancılık ideoljisini savunan, birkaç dil bilen, günlük yazılar yazan, ders veren öğretmen kişiliğe sahiptiler. Molla Nasreddinciler ise Turancılığı dışlayıp ortaya Azerbaycancılık anlayışını israrla getiren yazar ordusuydu. Bunlar satirik tavra daha çok eğilerek, ülkedeki dini fanatizme, cahilliğe, gericiliğe, milletin değerlerini aşağılayan ne varsa, ona karşı gelerek, öldürücü-güldürücü yazılar yazıyorlardu. En önemlisi ise tavır gereği, satirik-mizah şiirleri, felyeton (felyeton –mizah türü), makaleler, bir de karikatürleri dergilerinde kullanıyorlardı. Sözsüz ki, bu tür yazılara çevre tepkisiz kalmıyor, o dönemin varlıklı adamları ve başka kişiler tarafından zorluklar çıkartılıyordu. Rus emperyalizminin yerli işbirlikcileri tarafından takiplere maruz kalıyorlardı. Azerbaycan’da Sovyetler kurulduktan sonra, Azerbaycan edebiyatında iki edebi akım realist ve romantik akımlar ortaya çıkar. Bu dönemde Cefer Cabbarlı, Mikayıl Müşfik, Mirze Celil, Samed Vurgun, Süleyman Rüstem, Süleyman Rehimov, Ali Veliyev, Mirze İbrahimov, Y.V.Çeminzeminli, M.S.Ordubadi, Memmed Rahim gibi yazarlar daha da parlamaya başlar. Ama Füyuzat dergisi adı altında birleşmiş Turancı yazarlardan bazıları yurt dışına kaçar (Ali Bey Hüseyinzade, Ahmet Ağaoğlu, Ahmet Cevat, Ümmü-l Banu), bazıları öldürülür (Almas Yıldırım, Mehemmed Hadi), bazıları da hiçbir yere gitmeden (Hüseyn Cavid, Mikayıl Müşfik, Bekir Çobanzade) yazmayı sürdürdürler. Bunlardan Sovyet döneminde yaşamasına karşın, kişilere çatmadan, döneme tepkisini ortaya koyan yazılar yazan Cavid Efendi farklı bir yere sahiptir. Istanbul’da eğitim görüp vatana dönen bu büyük şair, Türkiye’de Rıza Tevfik’le, Namık Kemal’le, Mehmed Akif’le, Ahmet Haşim’le tanışmış, kaynaşmış biriydi. Azerbaycan aydınlarına, yazarlarına, düşünen kafalarına karşı Sovyetlerin başlattığı sürgün ve katliam kurbanlarına ilk başta Hüseyn Cavid’i örnek göstermek gerekir. Korkmadan ve çekinmeden istediğini yazan tek ve ender bir kişidir. Ikinci Dünya Savaşı sırasında bazı önemli yazarları ve onların çocuklarını savaşmaya gönderirler. Meselâ Cavid Efendinin oğlu Ertuğrul birkaç dil bilen ressam ve besteciydi. Azerbaycan’ı köy-köy dolaşarak halk türküleri derler ve notaya geçirirdi. Büyük besteci Üzeyir Bey Hacıbeyli’nin yönlendirmesiyle işe başlar. Bu gencecik aydın babası gibi güzel şiirler de yazardı. Ince, estetik, romantik duygularını sözcüklere döker, büyük hayellerle yaşardı. Bunlar açıkça gösteriyor ki, Sovyet emparyalizmi Azerbaycan’ın manevi gen”ini, özünü yok etmek için her adımını düşünerek atmışdır. 1937- 39 yıllarında milyonlarca düşünce insanı yok edilmiştir. Savaşda ön sıralarda yer alan bu gençlerin geriye dönme şansı hiç yoktu. Ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra geride 3-5 sağlam kişi kaldıysa, onlar da Almanlara satılmış adı ile hapislere atılıyorlardı. Bu durum Kruşçev dönemine kadar devam etti. İşte bu vahşet Azerbaycan’ın kültürünü, edebiyatını, fikir, düşünce atmosferini olumsuz etkiledi. 1960’tan 1980’li yıllara kadar devam eden bu süreç Sovyetlerin dağılmasına, sosyalizmin belli bir mekânda hem de Azerbaycan’da yadsınmasını gündeme getirdi. Azerbaycan özgürlüğüne kavuştuktan sonra edebiyatta durgunluk başladı. 70 yıl aynı ritmde düşünen kafalar birden şaşırıp kaldılar. Edebiyat, enkaz yığınına dönmüş bu sistemden nasıl kurtulur diye düşünüldüğünde yeni dönemin yeni yazarları ortaya çıkmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1960’lı yıllarda edebiyatımızda iz bırakan, kendine özgü çizgilerle edebiyat tarihimize yön veren yazarlar çıktı. Bunlar kimlerdir? İlk başta İsa Hüseyinov, Bahtiyar Vahavzade, Halil Rıza Ulutürk, Neriman Hasanzade, Anar, Elçin, Mövlud Süleymanlı, 8 Sabir Ahmedov, İsi Melikzade, Ekrem Eylisli, Memmed İsmayıl, Memmed Aslan, Memmed Araz, Musa Yakub, Elekber Salahzade, İsa İsmayılzade, Tofik Abdin, Azer Abdulla, Fikret Koca, Fikret Sadık. 1970-80’lerde ise yeni bir dalga geldi. Bu kuşakta ise Ramiz Rövşen, Vakif Bayatlı Oder, Dilsuz, Eldar Bakış, Afak Mesud, Şahmar, Saday Budaklı, Şaik Veli, Murad Köhnekala,, Zahid Sarıtoprak, Tofik Karakaya, Alisemid Kür, Akif Ahmedgil, Akif Samed, Orhan Fikretoğlu… göze çarpıyor. 1960’lı yılların yazarları edebi düşüncede yeni bir form ve uslûp yakalamaya çalışıyorlardı. Roman ve şiir ağırlıklı bu dönemin eserlerinde toplumda başını alıp giden haksızlıkların kökleri gösterilmek isteniliyordu. 1980’li yılların yazarlarının şiirlerinde dünya şiir geleneğinin teknik ve uslûbundan yararlanma eğilimi iyice göze çarpar. Özellikle de Rus ve Türk şiirinin izleri açıkca görülür. Nâzım Hikmet’in şiirimizde derin iz bıraktığını bilmeyen yok.Azerbaycan özgürlüğünü kazandıktan sonra şiir ve romanda farklı yenilikler, değişimler gözükmeye başladı, dünya edebiyatındaki edebi yenilikler kendini daha ağırlıklı gösterdi. Türk ve Rus edebiyatı üzerinden dünya edebiyatındaki yenilikleri benimsemiş olan bu dönem kuşağı farklı ekolleri, cereyan ve okulları da göz ardı etmediler. Mistik, ekzistensialist, sembolist, realist… içerikli şiirler, öyküler yazıldı, bugün de yazılıyor. Biz, burada çağdaş Azerbaycan edebiyatının bazı genç ve başarılı şairlerinin şiirlerini Türk okuruyla buluşturmak istiyoruz. Biraz da edebiyatımızın gelişmesine yardımcı olan dergilerden söz edelim: Sovyetler çöktükten sonra çağdaş edebiyatımızın gelişmesinde şu dergilerin katkısı çok büyüktür: Ulduz, Azerbaycan, Dokuz İklim, Köprü, Dede Korkud, Cahan, Hazar, Tenkqid.net… dergileri; Yol, Yenisey edebiyat ilavesi, Sahifeler, Senet, Prolog, Ruh… edebiyat gazetelerinin ismini unutmamamak gerekiyor. Yeni dönemin genç yazarlarının eserlerinde tarihe, geçmişe ironiye, yumora, nükteye rastlamak olası. Bir yandan da gündemdeki sorunlara eleştirel bakış yer almakta. Ayrıca toplumculuk, öteki yandan din ağırlıklı edebiyatın olması da farklı edebiyat manzarasını gözler önüne seriyor. 20. yüzyılda şiirimize yön veren isimler: 20. yüzyılda edebiyatımızın unutulmaz değerleri olmuş, yön vermiş şairlere ve onların yaratıcılığının estetik boyutlarına da kısaca bir göz atalım: Mirze Elekber Sabir: (1869-1911). Hophopname adlı şiir kitabının yazarıdır Yazdıkları sadece yergi ve mizahtır. Milleti aydınlık yarınlara götürmek, hakikati göstermek için şiirlerinde öldüresiye gülmeceyi hep öne çıkarmıştır. Hem kendi döneminde, hem de günümüzde etkisi süren bir şairdir.Hüseyin Cavid (1882 -1941) Azerbaycan edebiyatının en büyük şairlerinden biridir. Turancıdır. Şiirlerinde ortak Türkçeyi başarılı bir şekilde kullanmıştır. Şiir diliyle şaheser sayılacak dramlar ortaya koymuştur. Sovyet rejimine karşı, farklı felsefi eserleriyle tarihe imzasını atmıştır. 1938”de hapsedilerek Sibirya’ya sürülmüş, orda hayatını kaybetmiştir.1984 yılında Haydar Aliyev’in girişimiyle mezarı açılıp cesedi doğduğu bölgeyeNahçivan’a getirilmiştir. H.Cavid’in Azerbaycan edebiyatının gelişimine çok büyük katkısı olmuştur. Mikayıl Müşfik (1908-1939), ince ruhlu şair. Akıcı şiirler yazmış, kendi nefesini iyi duyumsatmış birisidir. Sovyet döneminde hapsedilerek kurşuna dizilmiştir. Çok güzel, duygulu şiirler yazmıştır. İçeriği derin, felsefi, düşünce ağırlıklı, dili özgün, yalın, son derece insani, ulusal bir şairdir. Samed Vurgun (1906- 1956). Sovyet döneminde en tanınmış, en çok okunan şair. Stalin’i, Lenin’i, partiyi öven şiirler yazmıştır. Azerbaycan Türkçesini yerinde kullanan, şiirimizin dilini daha da anlamlı, temiz kılan, yalınlaştıran, güzelleştiren bir şairdir Samed Vurgun. En önemli eseri Vakif’ Dramı, İnsan poemidir.. Kendinden sonra ekol yaratmış bir şairdir. Mikail Refili (1900- 195…) . Azerbaycan edebiyatında ilk serbest şiirler yazan, kitap yayımlatan bir isim. Nazım Hikmet onun hakkında yazdığı şiirinde böyle bir mısra kullanmış ” şair doğulmuşdu, alim oildu”. Azerbaycan edebiyatı üzerine değerli ilmi yazıları var. Resul Rıza (1908- 1981). Samed Vurğun’dan farklı olarak klasik, geleneksel şiirden uzak duran yenilikçi bir şair. Serbest vezinde yazan, şiiri daha da yüceltmiş, şekillendirmiş birisi. Kendi ekseninde ekol yaratmış bir şair. Bu gün de etkilidir. Ali Kerim (1930-1969). Ak şiir (Ak şiir, dağınık heceli şiir demektir. Serbest şiir değil. Farkı ise heceye has olan bir ritminin olmasıdır.), geleneksel şiirin sentezini başarılı bir biçimde uygulayan bir şair. 20. yüzyılda edebi-poetik bakımdan avangard bir şair. Teknik, uslûb, biçim son derece derin ve incelikle şiirlerinde kendini göstermiştir. Bu gün de çağdaşlığını koruyor ve genç kuşağı etkilemeyi sürdürüyor. Ramiz Rövşen (1946), yaşayan büyük şairlerden. Ali Kerim ekolünden yetişmiş ama kendi şiirini geleneksel Azeri şiiriyle beslemiş ve yenilikler getirmiştir. En çok okunan, tartışlan şair, genç kuşakları etkisi altına almıştır. Vakif Bayatlı Oder (1949 ), Ali Kerim ekolünde yetişmiş yaşayan önemli şair. Gençlik yıllarından en çok tartışılan, eleştirilen, edebiyat araştırmacıları tarafından çok incelenen bir şair. Serbest vezni, ak şiiri bu güne taşıdı, beyaz şiire ulusal kaynaktan temalar seçse de, biçim ve uslûb açısından yepyeni şiirler yazmıştır. Vakif Samedoğlu (1939), müzik eğitimi almış, caz bilgini. Serbest şiirle şiir dünyasına doğmuş, sonra hece veznine dönüş yapmış, orada başarılı olmuş. Şiire kendi çizgisini ve ağırlığını koymayı başarmıştır. Eldar Bakış (1947-1996), şiirde masal dilini kullanmış. Onun kullandığı akıcı, şirin, hoş, masalsı dil yazdığı şiirlerin konularına aykırı düşmemiştir. Ölüm sebebi müamma olarak kalıyor. Ak şiirde hece veznini kullanmış. Her ikisine çağdaş denilebilecek bir hava getirmiştir.

P.SS: layihə şəklində Ayişə Nəbinin tərcüməsində Kurşun Kalem dərgisində yayımlanan şeir nümunələri oxuculara təqdim edikləcək.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir